Euroleague’de Tarih Yazmaya Adımlar Kala

Avrupa’nın zirvesinde yer alan lig olan Euroleague’e bu sezon tam 4 takımla başladık. Normal sezonda tek firemiz Galatasaray olurken diğer üç temsilcimiz Fenerbahçe, Anadolu Efes ve Darüşşafaka Doğuş play-off biletini kaparak büyük bir başarıya imza attılar. Ancak ilk 4 sırada yer alamamış olmaları ile birlikte ev sahibi avantajını rakiplerine kaptırdılar eşleşmelerde. 2004-2005 sezonundan bu yana oynanan play-off formatında toplamda 48 eşleşmeden sadece 9 tanesinde ev sahibi avantajı bulunmayan takımlar adlarını Final Four’a yazdırabilmişti. Yani üç takımımızın da önünde hayli zorlu bir kapışma olacağını tarihe baktığımızda da net olarak görebiliyorduk. Peki temsilcilerimiz ilk iki deplasman maçlarında neler mi yaptı, gelin kısaca bir hatırlayalım önce.

Panathinaikos-Fenerbahçe

Sezonun ilk bölümünde Yunan koç Pedoulakis’den istediklerini alamadılar ve İspanyol koç Pascual’ı göreve getirerek takımı adeta dirilttiler. Özellikle evinde neredeyse kusursuz bir oyun sergileyen Panathinaikos 15 maç boyunca sadece 1 kere kaybetti ki o da ezeli rakipleri Olympiakos’a karşı sezon başındaydı. Kalan bölümde kalelerini çok iyi korumuşlardı. Fenerbahçe ise sezon boyunca dar rotasyon ve sakatlıklarla boğuşmanın verdiği eksiklikle inişli çıkışlı bir performans sergilemiş, özellikle evlerinde beklenmedik mağlubiyetler almışlardı. Bu durumun cezasını da zaten 4.sırayı v ev sahibi avantajını kaybederek çektiler. Fenerbahçe koç Obradovic yönetiminde OAKA’da hiç kazanamamıştı ki burada can sıkıcı mağlubiyetler de yaşamışlardı geçtiğimiz sezonlarda. Seri öncesi en önemli anektot Euroleague tarihinde ev sahibi olmadan play-off’u geçen ve adını Final Four’a yazdırabilen 9 takımdan birinin koç Obradovic yönetimindeki Panathinaikos olması ve bunu da koç Pascual yönetimindeki Barcelona’ya karşı yapmış olmalarıydı. Serinin ilk maçının ilk dakikalarından itibaren de tecrübeli Sırp koçun varlığını, duayenliğini net olarak izledik, hissettik. Panathinaikos’un her hamlesine karşı bir cevabı vardı elindeki dar rotasyona rağmen, mevcut oyuncuları çok iyi kullandı her zamanki gibi. Bununla birlikte alev almış bir Bogdanovic izledik iki maçta da. Udoh’un savunmada getirdiği enerji ve direnci Sırp skorer hücumda yangına çevirdi, neredeyse tek başına Panathinaikos savunmasını yıkıp geçti alevleriyle. İki roundun da MVP’si seçilen Bogdanovic liderliğinde Fenerbahçe, 8 Mart 2006’dan bu yana, 11 maçtır, tam 4.057 gündür OAKA’da bir Türk takımına yenilmemiş Panathinaikos’u 3 günde 2 kere devirmeyi başardı. Kalinic, Dixon, Datome’nin Bogdanovic’i hücumda yalnız bırakmamaları ve Udoh’u daha fazla dinlendirebilmek adına Antic ile Vesely’nin özellikle savunmada ekstra çalışmaları serinin geri kalanında temel anahtarlar olacaklar. Artık Ülker Arena’daki maçlardan birini kazanmaları ile birlikte temsilcimiz üst üste 3.sezonda da adını İstanbul’da ülke olarak ev sahipliği yapacağımız Final Four’a yazdırma başarısını göstermiş olacak.

Olympiakos-Anadolu Efes

Evet Spanoulis, nam-ı diğer Sakallı, ve Printezis bir sene daha yaşlandılar ama koç Sfairopoulos liderliğinde bu sezon da doğru parçaları bir araya getirerek yine sistemlerine uygun, savunma geleneklerini saha koyabilecek bir takım kurdular. Ancak evlerinde çok etkili değillerdi normal sezonda ki 5 kere kaybettiler. Ama temsilcilerimize karşı Barış ve Dostluk salonunda net bir üstünlük kurdular, sadece Galatasaray onları geçmeyi başarmıştı. Anadolu Efes de Pire’de normal sezon maçını 90-66 gibi farklı bir skorla kaybetmiş ve buradaki mağlubiyet serisini de 8 maça çıkarmıştı. İlk maçta çok dağınık ve disiplinden uzak bir basketbol oynayan lacivert beyazlılar. Tempoyu arttırıp çabuk hücum etmekle tempoyu arttırıp aceleci hücum etmeyi karıştırdı ve Olympiakos’un ekmeğine yağ sürdü. Milutinov ve Printezis pota altında yıldızlaşırken Green ve Mantzaris’in de Spanoulis’e yardım etmesi sonucu Kırmızılar hücm performanslarını ciddi şekilde yukarı çekerek tam 87 sayı göndermişti Anadolu Efes potasına. İkinci maçta ise koç Perasovic dersine daha iyi çalışmıştı ve elindeki rotasyonu da çok daha verimli kullandı. Özellikle Granger-Dunston arasındaki köprü Anadolu Efes’in yarı saha hücumlarında etkili olmasını sağladı. İlk maçın aksine 3-4 pas sonrası topu pota altına indirdik ve Dunston’ı efektif kullandık, tam 21 asist yaptık. Takım olarak ribaundlara da konsantre olmanın ödülünü aldık. Normal sezonun en ribaundçu takımı karşısında Honeycutt liderliğinde ezilmediler. Ama tüm bunların üzerinde olan ve maçı kazanmamıza neden olan temel neden savunmadaki direncimizdi. 3 sayı çizgisi gerisinde bu kadar kötü oynadığımız bir maçta onlara sadece 13 tane 2 sayılık atışı fırsatı verdik, kısacası potadan uzaklaştırdık onları. Printezis ve Spanoulis dışındaki diğer opsiyonları ilk maçın aksine hiç devreye sokmadık, bu da galibiyeti getirdi. Takım olarak savunma direncimizi korumak, guardlarımızın topun değerini bilmesi ve mutlaka boyalı alanı kullanmamız artı forvetlerimizden en az birinin skora çift haneli katkılarda bulunması serinin geri kalanında temel anahtarlar olacaklar. Artık Abdi İpekçi’deki 2 maçı kazanıp tekrar Pire’ye dönmeme ve evimizde düzenleyeceğimiz Final Four’u bekleme şansına sahip temsilcimiz, yani ipler Anadolu Efes’in elinde.

Real Madrid-Darüşşafaka Doğuş

Real Madrid yine şampiyonluk parolası ile koç Laso liderliğinde sezon başladı ve bizlere keyifli bir hücum basketbolu izlettiler sezon boyunca. Özellikle Llull farklı bir seviyede oynadı normal sezonu, bir çok maçta onu durdurmak mümkün olmadı rakip takımlar için; mesafe tanımadan gönderdiği üçlükler ve sürat avantajını çok iyi kullanarak potaya yaptığı gidişlere çare bulunamadı. Tabi tüm bu opsiyonların yanı sıra Meksikalı uzun Ayon ile organize ettikleri ikili oyunlar da savunmaların korkulu rüyası oldu. Yarı sahayı çabuk geçerek rakip savunma yerleşmeden tepeden ilk pasta devrilen Ayon boyalı alanda rahat pozisyonlar buldu. Tecrübeli uzunun pasör özelliklerine sahip olması da topsuz potaya giden Real kısalarının devrede olmasını sağladı. Ve bu hücum opsiyonları ile de normal sezonu lider tamamlamayı başardılar. Temsilcimiz Darüşşafaka ise koç Blatt liderliğinde inişli çıkışlı bir performans sergiledi ama özellikle evlerinde, VW arenada kazandıkları maçlar ve son haftalarda yakaladıkları ritim ile son play-off biletini kapmayı başardılar. Wanamaker, Clyburn, Wilbekin üçlüsünün yükselen bireysel performansları ve sezon ortasında Semih ile yolların ayrılmasının ardından transfer edilen genç Hırvat Zizic’in boyalı alandaki harika enerjisi artı ribaundlardaki dominantlığı başarının temel taşları oldu. Serinin ilk maçında iyi bir başlangıç yaparak Real’e bir sürpriz hazırladıklarını göstermişti koç Blatt. Ama ikinci çeyrekten itibaren Llull’un ağırlığını koyması ve ikinci yarıda Ayon ile Randolph’un pota altında üstünlüğü ele geçirmesi ile kaybetmişti temsilcimiz. İkinci maçta ise  yine aynı senaryoyu mu yaşayacağız diye korkuyorduk, Llull-Ayon ikilisi aynı performanslarını sürdürdüler. Ama bu kez mahşerin üç atlısına Zizic de eşlik etti ve maçın x-faktörü oldu. Wanamaker’ın da maçın en kritik anlarında sahneye çıkarak gösterdiği performans artı koç Blatt’ın 1-3-1 alan savunması ve yarı sahada yaptırdığı sıkıştırmalı baskı Madrid deplasmanında temsilcimizi galibiyete taşıdı. Wanamaker, Wilbekin, Clyburn üçlüsünden en az 2 tanesinin 20’li sayılara yaklaşmaları, Llull-Ayon dışında artı bir skorerin devreye girmesinin engellenmesi ve Zizic dışında bir uzunumuzun daha en azından savunmada ön plana çıkması serinin geri kalanında temel anahtarlar olacaklar.Artık VW Arena’daki 2 maçı kazanıp tekrar Madrid’e dönmeme ve evimizde düzenleyeceğimiz Final Four’u bekleme şansına sahip temsilcimiz, yani ipler Darüşşafaka Doğuş’un elinde.

Tarih yazacağız

Geldiğimiz noktada 3 temsilcimiz de İstanbul’a çok avantajlı bir skorla taşıyorlar seriyi. Fenerbahçe’nin Ülker Arena’da bir maç kazanması yeterli olacakken Anadolu Efes ve Darüşşafaka Doğuş’un evlerindeki 2 maçı da kazanmaları gerekecek. Bu durum gerçekleşirse Türkiye, en prestijli kulüp organizasyonu olan Euroleague’de Final Four’a 3 temsilci gönderebilen ilk ülke olarak adını Avrupa basketbol tarihine altın harflerle yazdıracak. 1988 yılından beri düzenlenen Final Four’da şimdiye kadar aynı ülke en fazla 2 takımla temsil edilmişti ki bunu da en çok yapan İspanya olmuştu, 29 Final Four’dan 7 tanesinde 2 İspanyol takımı birden yer almıştı. En fazla Final Four yapan takımlar sırasıyla; CSKA Moskova (16), Barcelona (14), Maccabi Tel Aviv (12) ve Panathinaikos (11) olurken Panathinaikos aralarında 6 kez ile bu kupayı en fazla kazanabilen takım oldu. Temsilcilerimizin ne kadar başarılı bir sezon geçirdiğinin bir başka göstergesi de bu başarılı takımlar arasındaki Barcelona ve Maccabi Tel Aviv’in bu sezon play-off bile yapamamış olmalarıydı.

FERSU YAHYABEYOĞLU



Hakkında basketboltahmin

Mutlaka bakın

Basketboltahmin.net iddaa tahminleri ve analizleri

Windsor Express – London Lightning İddaa Tahmini 24.05.23

Kanada Ligi final serisi 3. maçında Windsor Express Çarşamba günü saat 02:00’da London Lightning ile …

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir